UCURUMUN ESIGINDEN DONUS
Gene o günlerden biriydi..,zil zurna meyhaneden geliyordum,eve gidip yatıp
zıbarayım bir an evvel diye düşünürken birden dengem bozuldu ve düştüm.,
Yağmur yağıyordu…,her yer çamur..,üstüm başım perişan..
‘’İçimde yine o ses’’( ! )….
‘’yaşanmaz bu hayat ,intihar et,kurtul’’ diyordu..,ancak öyle diner içindeki bu
acı,ancak öyle huzura kavuşursun ( ! )..
Bereket dost olmadığının farkındayım onun ..ama her geçen gün direncim biraz daha
kırılıyor.,oda bunun fakında ve bastırdıkça bastırıyor.
.’’Hadi cesaret,yaşanır mı bu hayat ,sık kafana bir kurşun bitsin bu iş ( ! )..
Bir yandan karanlığın kasveti,bir yandan içkinin etkisi..,Gayri ihtiyari elim ruhsatlı tabancama gidiyor..ortalıkta kimseler yok .,
Bas tetiğe diyor ‘’içimdeki ses’’..bas ve kurtul ( ! )
Artık bu sese karşı koyacak gücüm yok..,biliyorum dost değil o..,benim felaketimi isteyen bir düşman..ama çaresizim..bittim,tükendim ..şuursuzca elimi kaldırıyorum ,tabancayı beynime dayıyorum..
Yağmur sağanak halinde yağıyor bu arada..ortalıkta yağmur damlalarının çıkardığı sesten başka ses yok..
Haydi !
Diye emrediyor ses..,
Hep derler ya hayatım bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti diye !
Doğruymuş..,
İşte tüm hayatım bir film karesi gibi gözlerimin önünden akıp geçiyor..bir kaç saniye sonra tamamiyle son bulacak olan yaşamımda bu noktaya nasıl geldim ,beni intihar etme noktasına getiren sorun neydi ?...
İçimizde hep vardır ölümsüzlük duygusu aslında..ama gençken ölüm bize çok uzak( ! ) göründüğünden pek farkına varmayız bu duygunun..yoktan varoluşumuzu.,bir başlangıç noktamız olduğunu gençken hiç düşünmeyiz nedense..
bir cüz-i irade vardır bize emanet edilen..ve biz onunla dağları devireceğimizi sanırız gençken..
ne zaman ki yaş kırkı geçer, saçlarımıza ak düşer ,yüzümüzde kırışıklıklar belirir..işte o zaman birden ölümün o soğuk nefesini hissediveririz yakınımızda..bir ürperti kaplar bedenimizi..,bir panik başlar..kimseye fark ettirmemeye çalışsak ta endişemizi yüzümüzden okur,bizi tanıyanlar…
Cahit Sıtkı tarancı misali mısralar dökülür dudaklarımızdan:
‘’Allah’ım benim’mi bu çizgili yüz.,
ya gözlerimin altındaki mor halkalar..?
diye..
uykusuz endişe dolu geceler başlar.,Allah’ım ben yaşlanıyorum.,eskisi kadar hareketli değilim..,merdivenleri üçer,beşer çıkamıyorum artık..Daha birkaç sene öncesine kadar yorulmak bilmeyen ben..şimdi ne çabuk bitip ,tükeniyorum..
içimdeki o kıpır kıpır enerjiden ise ,eser yok adeta..Gündüzün onca çalışmanın üstüne,hiç yorulmadan gece sabahlara kadar eğlenip,birkaç saat uykuyla sabah yine işe giden sanki ben değilim…Akşamı iple çekiyorum..Eğlenmek ne kelime..yorgunluktan yemeğimi zor yiyorum ve bitkin bir halde kendimi yatağa atıyorum..Bir de nerden çıktığı belli olmayan ağrılar,sızılar..Azıcık terleyip cereyanda kalsam ,hemen hasta oluyorum..Baş ağrısı nedir bilmeyen ben..,hapkolik oldum..Romatizma desen ayrı dert..kış geldimi başlıyor ağrılar,sızılar..Aynalar eskisi gibi dost değil artık bana..o güler yüzlü,kendinden emin mağrur genci göremiyorum çünkü baktığımda..şakakları ağarmış,saçları önden iyice dökülüp alnı açılmış,göz kenarlarında artan kırışıklarla endişeli,kaşları çatık bir adam,endişeyle bana bakıyor..
ve insanın sorası geliyor:’’peki bu bensem..,ya yıllar önceki genç adam kimdi ? (c.sıtkı )diye..Halbuki daha dün,evet dün gibi kısa bir süre önce neşeyle bakardım aynalara..
Ne güzel saçlarım vardı..,ne pürüzsüz bir cildim..Gözlerim,içimdeki enerjiyi yansıtırdı adeta..,yerimde duramazdım..
Hiç aklıma gelmezdi yaşlanacağım…gerçi,çevremdeki herkes genç değildi..önce Ninem ,dedem,yaşlıydı,annem babam orta yaşlı..onları görüyor ama hiç aldırmıyordum..,daha doğrusu hiç bu açıdan bakmamıştım onlara..onlar benim ailem,büyüklerimdi ,o kadar..hatta dedemin ,babamın gençlik hatıralarını zevkle dinler,yine de hiç o açıdan düşünmezdim olayı..sanki öyle doğmuştu onlar..hiç genç olmamıştı..sonra sırayla önce dedem,ninem öldü..ve annem ,babam gözümün önünde yaşlandılar..
Gene uyanmadım;uyanamadım..içimden bir ses:
’’korkma, diyordu adeta..,sıra sana gelmeyecek (! )’’…
Sırasıyla tek tek gitti sevdiklerim..arada bir gençlerden de ölenler oldu..ama hep bir bahane,bir avuntu vardı..yaşlı ölünce yaşlılığından,genç ölünce hastalığından…
Hep avuttum kendimi..içimdeki ses de bana destek oluyordu:
‘’korkma sıra sana gelmeyecek (! )’’…
Ama aynalar yalan söylemiyordu..bunu fark edince anladım içimdeki ‘’o sesin dost değil de,düşman olduğunu’’( ! )..Bir panik başlamıştı bende..,mikrobun varlığından bi-haber olan ben.,hijyen delisi olmuştum adeta..Elimi yıkamadan hiçbir şeye dokunmuyor,sonrasında yine yıkıyordum..elbiselerim,yemeklerim hep hijyenik oluyordu..Hastalık hastası olup çıkmıştım..sürekli kendimi dinliyor,dakikalarca aynada yüzümün rengine bakıyor,kalp atışlarımı kontrol ediyordum..dostlarım bıkmıştı benden..,doktorlar da öyle..Hiç kimse benim söylediklerimi ciddiye almıyor,içimde kopan fırtınanın farkına varmıyordu..ciddi bir ölüm sendromu yaşıyordum..elimden gelse ,yani utanmasam haykırmak istiyordum avazım çıktığı kadar..ölmek istemiyorum,yok olmak.,hiç olmak istemiyorum diye..
Ölüm !
Ne soğuk bir kelime..,
Öleceksin ve daracık bir mezara gireceksin..
Dünyadaki dostların,sevdiklerin,malın ,mülkün,tüm güzellikler geride kalacak …
Ve sen, yok olacaksın( ! )..
İşte bu düşünce kahrediyordu beni..yok olmak kabullenilecek bir şey değildi..Ama ortada bir gerçek,bir realite vardı..
Hayat hızla ölüme doğru akıyordu..sanki uzaydaki bir kara delik..,ve karşı konulması imkansız bir güç,o kara deliğe doğru sürüklüyordu yaşayan her şeyi…
Tabi beni de..buna bir çare bulmalıydım..yenilgiyi kabul etmemeli,bu maküs talihimi yenmeliydim..Ben güçlüydüm,akıllıydım( ! ),diğerleri gibi kader deyip kabullenmemeliydim ( ! )…
Hemen kitaplar karıştırmaya başladım.vitamin değeri yüksek yiyecekler,kalori ve kilo hesapları,insanı genç ve dinç tutan otlar,haplar vs. yeni ilgi alanımdı..
Hırsla ,inatla ‘’ZAMANI DURDURMAYA ÇALIŞIYORDUM’’ ( ! ) ..
Tabi ne yapsam olmuyordu..hatta spor yapmak bile çözememişti sorunlarımı..evet,eskisinden daha zindeydim..,hatta ,yaşıtlarımdan birkaç yaş genç göründüğümü söylüyorlardı..,ama bunlar beni tatmin etmekten çok uzaktı.benim istediğim bu değildi ki ! ,
’’Ben yıllar önceki o genç adamı arıyordum’’
Aynaya her baktığımda gülen gözleriyle ,gençliğin verdiği gurur ve enerjiyle bana bakan o genç adamı…
Bütün bunlar bana onu vermekten çok uzaktı..gün geçtikçe kırılıyordu umudum,artıyordu çaresizliğim..Cahit sıtkının dizeleri düşmez olmuştu dudaklarımdan..
Zamanla nasılda değişiyor insan..,
Hangi resmime baksam ben değilim.,
Nerde o günler, o şevk,o heyecan..,
bu güler yüzlü adam ben değilim,
yalandır kaygısız olduğum yalan…
Hiç içki içmeyen ben ,meyhanenin müdavimi olmuştum..,teselliyi içki kadehlerinde arıyordum artık..zil,zurna oluncaya kadar içiyor ve sızıyordum.Ancak böyle kurtulabiliyordum o dayanılmaz ölüm korkusundan..
Eskiden bana zevk veren hiçbir şey artık beni tatmin etmiyordu..’’ne arkadaşlıklar,ne kadınlar,ne para ,mal,mülk,iş,kariyer vs..hepsi boş,hepsi yalandı.
BİRGÜN BIRAKIP GİDECEK OLDUKTAN SONRA HANGİSİNİN NE ANLAMI VARDI ? (! )
Bitsin bu işkence diye bağırıyorum ve şuursuzca elim tetiğe basıyor..
Elveda hayat ! ..
Ama hayret ! ,silah ateş almıyor..
Aptal ! diye homurdanıyor içimdeki ses..,
Emniyeti kapalı,aç ve yine bas..
Söyleneni yapıyorum..tam tetiğe basacakken bir ses..,
lahuti,huzur dolu bir ses yankılanıyor minarelerden:
ALLAHÜ EKBER, ALLAHÜ EKBER …
EŞHEDÜENLAİLEHE İLLALLAH..
Ve tüm karanlıklar aydınlanıyor birden..,bir ışık kaplıyor sanki tüm benliğimi,bir huzur doluyor içime..
ALLAH’ım diyorum,bu ses ..,bu ses ezan sesi !..
İçimdeki ses bırak diyor hocayı ,ezanı..,bitir şu işi !..
Kurbanını elinden kaçırma telaşı içinde olduğu belli..,ama çok geç,o ezan sesi beni kendime getiriyor..
€zanı dinledikçe şimdiye kadar hiç hissetmediğim bir huzur kaplıyor içimi..,bir rahatlama ,bir ferahlık hissediyorum..
Ve o zamana kadar hiç namaz kılmadığımı fark ediyorum..,daha da kötüsü bana,namazla,dinle ilgili hiçbir şey öğretilmediğini de..
Bu sesin sahibini bulup,onunla konuşmalıyım diyorum..
Yağan yağmura aldırmadan hızlı adımlarla ezan sesinin geldiği yöne doğru yürümeğe başlıyorum..bir taraftan yürüyor ,bir taraftan da söyleniyorum..
--------------------------------------------------------------------------------------
BABAMI ISTIYORUM
Adam yorgun argın eve döndüğünde 5 yaşındaki
çocuğunu kapının önünde beklerken buldu.
Çocuk babasına, "Baba bir saatte ne kadar para
kazanıyorsun" diye sordu... Zaten yorgun gelen
adam, "Bu senin işin değil" diye cevap verdi.
Bunun üzerine çocuk "Babacım lütfen, bilmek
istiyorum" diye üsteledi. Adam "İllâ da bilmek
istiyorsan 20 milyon" diye cevap verdi. Bunun
üzerine çocuk "Peki bana 10 milyon borç
verir misin" diye sordu. Adam iyice sinirlenip,
"Benim senin saçma oyuncaklarına veya
benzeri şeylerine ayıracak param yok. Hadi,
derhal odana git ve kapını kapat" dedi.
Çocuk sessizce odasına çıkıp kapıyı kapattı.
Adam sinirli sinirli "Bu çocuk nasıl böyle şeylere
cesaret eder." diye düşündü. Aradan bir saat
geçtikten sonra adam biraz daha sakinleşti ve
çocuğa parayı neden istediğini bile sormadığını
düşündü, "Belki de gerçekten lazımdı"...
Yukarı çocuğunun odasına çıktı ve kapıyı açtı...
Yatağında olan çocuğa, "Uyuyor musun" diye
sordu. Çocuk "Hayır" diye cevap verdi...
"Al bakalım, istediğin 10 milyon. Sana
az önce sert davrandığım için üzgünüm.
Ama uzun ve yorucu bir gün geçirdim" dedi...
Çocuk sevinçle haykırdı, "Teşekkürler
babacığım"... Hemen yastığının altından
diğer buruşuk paraları çıkardı. Adamın
suratına baktı ve yavaşça paraları saydı.
Bunu gören adam iyice sinirlenerek, "Paran
olduğu halde neden benden para istiyorsun?...
Benim, senin saçma çocuk oyunlarına ayıracak
vaktim yok" diye kızdı... Çocuk "Param vardı
ama yeterince yoktu " dedi ve yüzünde
mahcup bir gülücükle paraları
babasına uzattı; "İşte 20 milyon...
Şimdi bir saatini alabilir miyim babacım?..."
--------------------------------------------------------------
HAYATIN ANLAMI
Bir gün çok zengin bir adam oğlunu yanına alarak, insanların ne kadar fakir olabileceğini göstermek için bir köye götürdü.
Çok fakir bir ailenin
evinde bir gün-bir gece geçirdiler. Şehre dönerken baba oğluna sordu:
"Yolculuğumuzu nasıl buldun?"
"Çok güzeldi babacığım" diye cevap verdi oğul.
"İnsanların ne kadar fakir olabileceğini gördün değil mi?"
"Evet."
"Peki ne öğrendin ?"
"Şunu gördüm" dedi oğul:"Bizim evde bir köpeğimiz, onların dört köpeği var. Bizim evde bahçenin yarısına gelen bir havuzumuz var, onların kilometrelerce uzunluğunda dereleri var. Bizim bahçede ithal lambalarımız, onların yıldızları var. Bizim terasımız ön bahçeye kadar, onların ki ise ufka kadar uzanıyor."
Ufaklık konuşurken, babası şaşkınlıktan tek kelime bile edemedi. Ve
çocuk ekledi:
"Ne kadar fakir olduğumuzu gösterdiğiniz için, teşekkür ederim babacığım !"
-------------------------------------------
Gene o günlerden biriydi..,zil zurna meyhaneden geliyordum,eve gidip yatıp
zıbarayım bir an evvel diye düşünürken birden dengem bozuldu ve düştüm.,
Yağmur yağıyordu…,her yer çamur..,üstüm başım perişan..
‘’İçimde yine o ses’’( ! )….
‘’yaşanmaz bu hayat ,intihar et,kurtul’’ diyordu..,ancak öyle diner içindeki bu
acı,ancak öyle huzura kavuşursun ( ! )..
Bereket dost olmadığının farkındayım onun ..ama her geçen gün direncim biraz daha
kırılıyor.,oda bunun fakında ve bastırdıkça bastırıyor.
.’’Hadi cesaret,yaşanır mı bu hayat ,sık kafana bir kurşun bitsin bu iş ( ! )..
Bir yandan karanlığın kasveti,bir yandan içkinin etkisi..,Gayri ihtiyari elim ruhsatlı tabancama gidiyor..ortalıkta kimseler yok .,
Bas tetiğe diyor ‘’içimdeki ses’’..bas ve kurtul ( ! )
Artık bu sese karşı koyacak gücüm yok..,biliyorum dost değil o..,benim felaketimi isteyen bir düşman..ama çaresizim..bittim,tükendim ..şuursuzca elimi kaldırıyorum ,tabancayı beynime dayıyorum..
Yağmur sağanak halinde yağıyor bu arada..ortalıkta yağmur damlalarının çıkardığı sesten başka ses yok..
Haydi !
Diye emrediyor ses..,
Hep derler ya hayatım bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti diye !
Doğruymuş..,
İşte tüm hayatım bir film karesi gibi gözlerimin önünden akıp geçiyor..bir kaç saniye sonra tamamiyle son bulacak olan yaşamımda bu noktaya nasıl geldim ,beni intihar etme noktasına getiren sorun neydi ?...
İçimizde hep vardır ölümsüzlük duygusu aslında..ama gençken ölüm bize çok uzak( ! ) göründüğünden pek farkına varmayız bu duygunun..yoktan varoluşumuzu.,bir başlangıç noktamız olduğunu gençken hiç düşünmeyiz nedense..
bir cüz-i irade vardır bize emanet edilen..ve biz onunla dağları devireceğimizi sanırız gençken..
ne zaman ki yaş kırkı geçer, saçlarımıza ak düşer ,yüzümüzde kırışıklıklar belirir..işte o zaman birden ölümün o soğuk nefesini hissediveririz yakınımızda..bir ürperti kaplar bedenimizi..,bir panik başlar..kimseye fark ettirmemeye çalışsak ta endişemizi yüzümüzden okur,bizi tanıyanlar…
Cahit Sıtkı tarancı misali mısralar dökülür dudaklarımızdan:
‘’Allah’ım benim’mi bu çizgili yüz.,
ya gözlerimin altındaki mor halkalar..?
diye..
uykusuz endişe dolu geceler başlar.,Allah’ım ben yaşlanıyorum.,eskisi kadar hareketli değilim..,merdivenleri üçer,beşer çıkamıyorum artık..Daha birkaç sene öncesine kadar yorulmak bilmeyen ben..şimdi ne çabuk bitip ,tükeniyorum..
içimdeki o kıpır kıpır enerjiden ise ,eser yok adeta..Gündüzün onca çalışmanın üstüne,hiç yorulmadan gece sabahlara kadar eğlenip,birkaç saat uykuyla sabah yine işe giden sanki ben değilim…Akşamı iple çekiyorum..Eğlenmek ne kelime..yorgunluktan yemeğimi zor yiyorum ve bitkin bir halde kendimi yatağa atıyorum..Bir de nerden çıktığı belli olmayan ağrılar,sızılar..Azıcık terleyip cereyanda kalsam ,hemen hasta oluyorum..Baş ağrısı nedir bilmeyen ben..,hapkolik oldum..Romatizma desen ayrı dert..kış geldimi başlıyor ağrılar,sızılar..Aynalar eskisi gibi dost değil artık bana..o güler yüzlü,kendinden emin mağrur genci göremiyorum çünkü baktığımda..şakakları ağarmış,saçları önden iyice dökülüp alnı açılmış,göz kenarlarında artan kırışıklarla endişeli,kaşları çatık bir adam,endişeyle bana bakıyor..
ve insanın sorası geliyor:’’peki bu bensem..,ya yıllar önceki genç adam kimdi ? (c.sıtkı )diye..Halbuki daha dün,evet dün gibi kısa bir süre önce neşeyle bakardım aynalara..
Ne güzel saçlarım vardı..,ne pürüzsüz bir cildim..Gözlerim,içimdeki enerjiyi yansıtırdı adeta..,yerimde duramazdım..
Hiç aklıma gelmezdi yaşlanacağım…gerçi,çevremdeki herkes genç değildi..önce Ninem ,dedem,yaşlıydı,annem babam orta yaşlı..onları görüyor ama hiç aldırmıyordum..,daha doğrusu hiç bu açıdan bakmamıştım onlara..onlar benim ailem,büyüklerimdi ,o kadar..hatta dedemin ,babamın gençlik hatıralarını zevkle dinler,yine de hiç o açıdan düşünmezdim olayı..sanki öyle doğmuştu onlar..hiç genç olmamıştı..sonra sırayla önce dedem,ninem öldü..ve annem ,babam gözümün önünde yaşlandılar..
Gene uyanmadım;uyanamadım..içimden bir ses:
’’korkma, diyordu adeta..,sıra sana gelmeyecek (! )’’…
Sırasıyla tek tek gitti sevdiklerim..arada bir gençlerden de ölenler oldu..ama hep bir bahane,bir avuntu vardı..yaşlı ölünce yaşlılığından,genç ölünce hastalığından…
Hep avuttum kendimi..içimdeki ses de bana destek oluyordu:
‘’korkma sıra sana gelmeyecek (! )’’…
Ama aynalar yalan söylemiyordu..bunu fark edince anladım içimdeki ‘’o sesin dost değil de,düşman olduğunu’’( ! )..Bir panik başlamıştı bende..,mikrobun varlığından bi-haber olan ben.,hijyen delisi olmuştum adeta..Elimi yıkamadan hiçbir şeye dokunmuyor,sonrasında yine yıkıyordum..elbiselerim,yemeklerim hep hijyenik oluyordu..Hastalık hastası olup çıkmıştım..sürekli kendimi dinliyor,dakikalarca aynada yüzümün rengine bakıyor,kalp atışlarımı kontrol ediyordum..dostlarım bıkmıştı benden..,doktorlar da öyle..Hiç kimse benim söylediklerimi ciddiye almıyor,içimde kopan fırtınanın farkına varmıyordu..ciddi bir ölüm sendromu yaşıyordum..elimden gelse ,yani utanmasam haykırmak istiyordum avazım çıktığı kadar..ölmek istemiyorum,yok olmak.,hiç olmak istemiyorum diye..
Ölüm !
Ne soğuk bir kelime..,
Öleceksin ve daracık bir mezara gireceksin..
Dünyadaki dostların,sevdiklerin,malın ,mülkün,tüm güzellikler geride kalacak …
Ve sen, yok olacaksın( ! )..
İşte bu düşünce kahrediyordu beni..yok olmak kabullenilecek bir şey değildi..Ama ortada bir gerçek,bir realite vardı..
Hayat hızla ölüme doğru akıyordu..sanki uzaydaki bir kara delik..,ve karşı konulması imkansız bir güç,o kara deliğe doğru sürüklüyordu yaşayan her şeyi…
Tabi beni de..buna bir çare bulmalıydım..yenilgiyi kabul etmemeli,bu maküs talihimi yenmeliydim..Ben güçlüydüm,akıllıydım( ! ),diğerleri gibi kader deyip kabullenmemeliydim ( ! )…
Hemen kitaplar karıştırmaya başladım.vitamin değeri yüksek yiyecekler,kalori ve kilo hesapları,insanı genç ve dinç tutan otlar,haplar vs. yeni ilgi alanımdı..
Hırsla ,inatla ‘’ZAMANI DURDURMAYA ÇALIŞIYORDUM’’ ( ! ) ..
Tabi ne yapsam olmuyordu..hatta spor yapmak bile çözememişti sorunlarımı..evet,eskisinden daha zindeydim..,hatta ,yaşıtlarımdan birkaç yaş genç göründüğümü söylüyorlardı..,ama bunlar beni tatmin etmekten çok uzaktı.benim istediğim bu değildi ki ! ,
’’Ben yıllar önceki o genç adamı arıyordum’’
Aynaya her baktığımda gülen gözleriyle ,gençliğin verdiği gurur ve enerjiyle bana bakan o genç adamı…
Bütün bunlar bana onu vermekten çok uzaktı..gün geçtikçe kırılıyordu umudum,artıyordu çaresizliğim..Cahit sıtkının dizeleri düşmez olmuştu dudaklarımdan..
Zamanla nasılda değişiyor insan..,
Hangi resmime baksam ben değilim.,
Nerde o günler, o şevk,o heyecan..,
bu güler yüzlü adam ben değilim,
yalandır kaygısız olduğum yalan…
Hiç içki içmeyen ben ,meyhanenin müdavimi olmuştum..,teselliyi içki kadehlerinde arıyordum artık..zil,zurna oluncaya kadar içiyor ve sızıyordum.Ancak böyle kurtulabiliyordum o dayanılmaz ölüm korkusundan..
Eskiden bana zevk veren hiçbir şey artık beni tatmin etmiyordu..’’ne arkadaşlıklar,ne kadınlar,ne para ,mal,mülk,iş,kariyer vs..hepsi boş,hepsi yalandı.
BİRGÜN BIRAKIP GİDECEK OLDUKTAN SONRA HANGİSİNİN NE ANLAMI VARDI ? (! )
Bitsin bu işkence diye bağırıyorum ve şuursuzca elim tetiğe basıyor..
Elveda hayat ! ..
Ama hayret ! ,silah ateş almıyor..
Aptal ! diye homurdanıyor içimdeki ses..,
Emniyeti kapalı,aç ve yine bas..
Söyleneni yapıyorum..tam tetiğe basacakken bir ses..,
lahuti,huzur dolu bir ses yankılanıyor minarelerden:
ALLAHÜ EKBER, ALLAHÜ EKBER …
EŞHEDÜENLAİLEHE İLLALLAH..
Ve tüm karanlıklar aydınlanıyor birden..,bir ışık kaplıyor sanki tüm benliğimi,bir huzur doluyor içime..
ALLAH’ım diyorum,bu ses ..,bu ses ezan sesi !..
İçimdeki ses bırak diyor hocayı ,ezanı..,bitir şu işi !..
Kurbanını elinden kaçırma telaşı içinde olduğu belli..,ama çok geç,o ezan sesi beni kendime getiriyor..
€zanı dinledikçe şimdiye kadar hiç hissetmediğim bir huzur kaplıyor içimi..,bir rahatlama ,bir ferahlık hissediyorum..
Ve o zamana kadar hiç namaz kılmadığımı fark ediyorum..,daha da kötüsü bana,namazla,dinle ilgili hiçbir şey öğretilmediğini de..
Bu sesin sahibini bulup,onunla konuşmalıyım diyorum..
Yağan yağmura aldırmadan hızlı adımlarla ezan sesinin geldiği yöne doğru yürümeğe başlıyorum..bir taraftan yürüyor ,bir taraftan da söyleniyorum..
--------------------------------------------------------------------------------------
BABAMI ISTIYORUM
Adam yorgun argın eve döndüğünde 5 yaşındaki
çocuğunu kapının önünde beklerken buldu.
Çocuk babasına, "Baba bir saatte ne kadar para
kazanıyorsun" diye sordu... Zaten yorgun gelen
adam, "Bu senin işin değil" diye cevap verdi.
Bunun üzerine çocuk "Babacım lütfen, bilmek
istiyorum" diye üsteledi. Adam "İllâ da bilmek
istiyorsan 20 milyon" diye cevap verdi. Bunun
üzerine çocuk "Peki bana 10 milyon borç
verir misin" diye sordu. Adam iyice sinirlenip,
"Benim senin saçma oyuncaklarına veya
benzeri şeylerine ayıracak param yok. Hadi,
derhal odana git ve kapını kapat" dedi.
Çocuk sessizce odasına çıkıp kapıyı kapattı.
Adam sinirli sinirli "Bu çocuk nasıl böyle şeylere
cesaret eder." diye düşündü. Aradan bir saat
geçtikten sonra adam biraz daha sakinleşti ve
çocuğa parayı neden istediğini bile sormadığını
düşündü, "Belki de gerçekten lazımdı"...
Yukarı çocuğunun odasına çıktı ve kapıyı açtı...
Yatağında olan çocuğa, "Uyuyor musun" diye
sordu. Çocuk "Hayır" diye cevap verdi...
"Al bakalım, istediğin 10 milyon. Sana
az önce sert davrandığım için üzgünüm.
Ama uzun ve yorucu bir gün geçirdim" dedi...
Çocuk sevinçle haykırdı, "Teşekkürler
babacığım"... Hemen yastığının altından
diğer buruşuk paraları çıkardı. Adamın
suratına baktı ve yavaşça paraları saydı.
Bunu gören adam iyice sinirlenerek, "Paran
olduğu halde neden benden para istiyorsun?...
Benim, senin saçma çocuk oyunlarına ayıracak
vaktim yok" diye kızdı... Çocuk "Param vardı
ama yeterince yoktu " dedi ve yüzünde
mahcup bir gülücükle paraları
babasına uzattı; "İşte 20 milyon...
Şimdi bir saatini alabilir miyim babacım?..."
--------------------------------------------------------------
HAYATIN ANLAMI
Bir gün çok zengin bir adam oğlunu yanına alarak, insanların ne kadar fakir olabileceğini göstermek için bir köye götürdü.
Çok fakir bir ailenin
evinde bir gün-bir gece geçirdiler. Şehre dönerken baba oğluna sordu:
"Yolculuğumuzu nasıl buldun?"
"Çok güzeldi babacığım" diye cevap verdi oğul.
"İnsanların ne kadar fakir olabileceğini gördün değil mi?"
"Evet."
"Peki ne öğrendin ?"
"Şunu gördüm" dedi oğul:"Bizim evde bir köpeğimiz, onların dört köpeği var. Bizim evde bahçenin yarısına gelen bir havuzumuz var, onların kilometrelerce uzunluğunda dereleri var. Bizim bahçede ithal lambalarımız, onların yıldızları var. Bizim terasımız ön bahçeye kadar, onların ki ise ufka kadar uzanıyor."
Ufaklık konuşurken, babası şaşkınlıktan tek kelime bile edemedi. Ve
çocuk ekledi:
"Ne kadar fakir olduğumuzu gösterdiğiniz için, teşekkür ederim babacığım !"
-------------------------------------------
En son Ali Krli tarafından Cuma 16 Ocak 2009, 21:56 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi